Abdulfettah Ebu Gudde
Şark diyarı, binlerce yıl boyunca düşünce dünyasına önemli ilim adamları yetiştirmiş, bilgi ve irfanın merkezi olmuş bir coğrafyaydı. Ancak son iki yüz yıl içinde bu parıltılı geçmiş, gölgelere gömüldü. Son asırda ise iyiden iyiye çöküşe geçti. Yükselen milliyetçilik dalgaları ve Batı'nın etkisi altında kalan İslam dünyası, maalesef ilim ve irfanı bir kenara itip siyasi çıkarların peşine düşmüştü. Ancak her dönemin karanlığına rağmen, idealist müderrisler ve azimli talebeler, gelecekte yetişecek âlimler için umut ışığıydılar.
İşte bu umut ışığının en parlak temsilcilerinden biri, Abdulfettah Ebu Gudde'ydi. 1917 yılında Suriye'nin Halep şehrinde doğan bu mütevazi âlim, ilk ve orta eğitimini Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde aldı. Halep'teki Hüsreviye Medresesi'nde okumaya başladığında, arkadaşları arasında zekası, çalışkanlığı ve iyi niyetiyle öne çıkmıştı. Kısa sürede, derslere katılamayan hocaların yerine arkadaşlarına ders verir hale geldi.
27 yaşında Hüsreviye'den mezun olduktan sonra, eğitimini sürdürmek için El Ezher Üniversitesi'ne gitti. El Ezher'de Şeriat Fakültesi'nde başladığı eğitimini bitirdikten sonra, hala aç bir öğrenci olarak okumaktan vazgeçmedi. Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu ve ilmini genişletmeye devam etti. Ancak hayatı, tanıştığı önemli bir âlim olan Muhammed es-Selkini ile tamamen değişti. Selkini, genç Ebu Gudde için "O benim talebemdi ama artık ben onun talebesiyim" diyerek onun üstün yeteneklerini tanımlıyordu.
1944 yılında El Ezher'e katıldığında, önce Şeriat Fakültesi'nde eğitim aldı ve bu eğitimi tamamladı. Ancak bu noktada durmayı asla düşünmedi. Aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi'nde de okumaya devam etti. Ebu Gudde'nin hayatındaki bir diğer dönüm noktası, ona "derya gibi" bir öğretmen olan Muhammed Zâhidü’l Kevserî ile tanışmasıydı.
Kevserî ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nda yetişmiş bir başka önemli âlim olan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'den de dersler aldı. Ebu Gudde'nin eğitimi, Mısır'dan sonra Suriye, Irak, Hindistan, Pakistan, Yemen ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde devam etti. Bu süreçte, İsa el-Beyanuni, Muhammed Ragıb et-Tabbalı, Mustafa ez-Zerka, Yusuf ed-Dicvi, Ahmed Muhammed eş-Şakir, Muhammed el-Hıdır Hüseyn ve Zafer Ahmed Tanevi gibi önemli İslam alimlerinden de dersler aldı.
Ebu Gudde'nin yaşadığı dönem, Orta Doğu'da büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sonrasında bölge parçalanmış, yeni krizler her gün patlak veriyordu ve halklar bir türlü huzura kavuşamıyordu. Ebu Gudde, bu zorlu dönemde sessiz kalamadı ve siyasete atıldı. Mısır'da tanıştığı Hasan el-Benna'nın etkisi altında, "ümmet olma" fikrini benimseyerek Müslüman Kardeşler'e katıldı. 1950 yılında Suriye'ye döndükten sonra, teşkilatın Suriye koluna "genel koordinatör" olarak atanarak aktif bir rol üstlendi.
Onun perspektifi, Müslümanların siyasetten uzak durmaması, ancak bunu yaparken dayanışma içinde yaşamaları gerektiğini savunuyordu. Halep'te eğitim bakanlığına bağlı okullarda görev yaparken, Hüsreviye ve Şabaniyye medreselerini de ihmal etmedi ve öğrencilere ders verdi. Bu dönemlerde Halep Müftüsü olarak seçildi ve böylece Suriye'nin Mısır'dan ayrıldığı 1961 yılına kadar süren bir görevde bulundu. Ancak daha sonra parlamentonun feshedilmesiyle milletvekilliği sona erdi ve tekrar eğitim faaliyetlerine odaklandı.
Şam'a giderek Şeriat Fakültesi'nde ders vermeye başladı ve üç yıl boyunca bu görevi sürdürdü. Ardından Pakistan ve Hindistan'a yaptığı ziyaretler, onun için son derece önemliydi. Daha sonra Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Somali, Fas, Cezayir, Avrupa ve hatta Amerika'ya giderek çeşitli görevlerde bulundu ve misafir öğretim görevlisi olarak dersler verdi.
Ancak 1966 yılında Halep'e döndüğünde, Baas rejimi tarafından tutuklandı ve diğer pek çok önemli âlimle birlikte Tedmur Askeri Hapishanesi'ne gönderildi. 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında hapishane bombalandı ve Ebu Gudde serbest kaldı, ardından Arabistan'a dönerek Riyad Şeriat Üniversitesi'nde ders vermeye başladı. On yıl boyunca bu üniversitede görev aldıktan sonra, vaktinin büyük kısmını telif ve tahkik çalışmalarına ayırdı.
Abdulfettah Ebu Gudde, gittiği her yerde ve tanıştığı herkesle, "Halim, selim, nüktedan, çalışkan ve vefakâr bir âlim" olarak izlenim bırakan nadir kişiliklerden biriydi. Onun mirası, onlarca telif edilmiş eser, sayısız araştırma çalışması, ilham verici hikayeler ve en önemlisi, takip edilmeye değer bir kişilik olarak yaşamıştır. 16 Şubat 1997'de Riyad'da hayata veda etti, ancak bıraktığı iz bizi hala aydınlatmaya devam ediyor.