9786259560663
786272
https://www.sehadetkitap.com/urun/ucta-savasanlar
Uçta Savaşanlar
430.00
Günlerden, 12 Mart 1920 Perşembe günüydü. Hakkı Bey, akşamüstü çeteden bir grup arkadaşıyla birlikte Baslıka'da Hacı Hamza'nın yarenliğinde oturuyordu. Yanlarına bir köylü gelir, Antakya'dan gönderildiğini söyleyerek elindeki zarfı uzatır. Hakkı Bey, zarfı açar, içinden çıkan kâğıda sessizce göz gezdirmeye başlar ve okuyup bitirir. O anda birden gözlerinden yaş boşanır.
Herkes şaşırır; hep ağırbaşlı, soğukkanlı, dimdik bir insan olarak gördükleri bu adamın böyle sulu sepken ağlayışı, arkadaşlarını meraklandırır. Aynı anda sorular dökülür:
“Hayırdır Hakkı Bey, ne var?”
“Seni böyle üzen haber nedir?”
Mektup, Eylül ayından beri küçük torunuyla beraber Antakya'da hapishanede tutulan anası Sultan Hanım'dan geliyordu. Hakkı Bey, içlerinden birine uzatır. Yüksek sesle okunan mektubu hep birlikte dinlerler. Kağıdın altına mühür yerine basılmış, beş parmağı da çok güzel çıkmış el izi, küçük Abdurrahman'ındır.
Herkes sarsılmıştır; çeneler kitlenir, sıkılan yumruklar dizlere vurulur, içlerinden bazıları sessizce ağlamaya başlar.
Hakkı Bey, kendini toplar, her zamanki vakur duruşuna bürünür, ateş fışkıran gözlerle arkadaşlarına bakar. Sözlerin üstüne basa basa konuşur:
“Arkadaşlar, mektubu dinlediniz. Ben, hemen Antakya'ya inip hapishaneyi basacağım! Ya anamla çocuğumu kurtaracağım ya da orada vurulup şehit olacağım! Sizler, benim fedakâr, kara gün arkadaşlarımsınız. Ne dersiniz?”
Anında bir ses yükselir: “Senin anan bizim anamız, senin yavrun bizim yavrumuz. Biz de seninle geliyoruz!..”
Bir arkadaş daha kükrer:
“Hakkı Bey, Fransız'a baskın yapılacaksa hep birlikte basacağız. Bu, ölüme atılmaksa hep birlikte öleceğiz!”
Bir anda heyecan doruğa çıkar. “Evet, hep birlikte!” sesleri yükselir. Herkes coşmuş, “Gidelim, basalım!” diye kükremektedir.
Günlerden, 12 Mart 1920 Perşembe günüydü. Hakkı Bey, akşamüstü çeteden bir grup arkadaşıyla birlikte Baslıka'da Hacı Hamza'nın yarenliğinde oturuyordu. Yanlarına bir köylü gelir, Antakya'dan gönderildiğini söyleyerek elindeki zarfı uzatır. Hakkı Bey, zarfı açar, içinden çıkan kâğıda sessizce göz gezdirmeye başlar ve okuyup bitirir. O anda birden gözlerinden yaş boşanır.
Herkes şaşırır; hep ağırbaşlı, soğukkanlı, dimdik bir insan olarak gördükleri bu adamın böyle sulu sepken ağlayışı, arkadaşlarını meraklandırır. Aynı anda sorular dökülür:
“Hayırdır Hakkı Bey, ne var?”
“Seni böyle üzen haber nedir?”
Mektup, Eylül ayından beri küçük torunuyla beraber Antakya'da hapishanede tutulan anası Sultan Hanım'dan geliyordu. Hakkı Bey, içlerinden birine uzatır. Yüksek sesle okunan mektubu hep birlikte dinlerler. Kağıdın altına mühür yerine basılmış, beş parmağı da çok güzel çıkmış el izi, küçük Abdurrahman'ındır.
Herkes sarsılmıştır; çeneler kitlenir, sıkılan yumruklar dizlere vurulur, içlerinden bazıları sessizce ağlamaya başlar.
Hakkı Bey, kendini toplar, her zamanki vakur duruşuna bürünür, ateş fışkıran gözlerle arkadaşlarına bakar. Sözlerin üstüne basa basa konuşur:
“Arkadaşlar, mektubu dinlediniz. Ben, hemen Antakya'ya inip hapishaneyi basacağım! Ya anamla çocuğumu kurtaracağım ya da orada vurulup şehit olacağım! Sizler, benim fedakâr, kara gün arkadaşlarımsınız. Ne dersiniz?”
Anında bir ses yükselir: “Senin anan bizim anamız, senin yavrun bizim yavrumuz. Biz de seninle geliyoruz!..”
Bir arkadaş daha kükrer:
“Hakkı Bey, Fransız'a baskın yapılacaksa hep birlikte basacağız. Bu, ölüme atılmaksa hep birlikte öleceğiz!”
Bir anda heyecan doruğa çıkar. “Evet, hep birlikte!” sesleri yükselir. Herkes coşmuş, “Gidelim, basalım!” diye kükremektedir.
QNB Finansbank
| Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
|---|---|---|
| Tek Çekim | 430,00 | 430,00 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.